divan62Hiçbir sistem geleceği kurtarmıyor. Geleceğin teminatı olmuyor.

Geleceğimizin teminatı gençlerimizdir. Gençliği yetiştiren, şekillendiren ve hayata hazırlayan da eğitimdir. O eğitimin müfredatıdır.

Maalesef millet olarak şunu görüyoruz ki eğitim sistemimiz alarm veriyor. Belki iki asırdır çektiğimiz sıkıntıların altında hep eğitim sistemimizdeki çarpıklıklar yatıyor. Gençlerimize ne tarih şuuru, ne ahlak, ne millî birlik ve beraberlik veriyor ne de dinimizi doğru dürüst öğretebiliyoruz.

Neticede gençliğimiz büyük bir çöküntüye doğru gidiyor. Hızla uyuşturucu bataklığına doğru sürükleniyor. İhanet şebekelerinin eline kolaylıkla düşebiliyor. İnternet, bilgisayar ve telefon bağımlılığı kanser gibi hücrelerini sarıyor.

Bütün bunlar sağlam bir eğitimin verilememesinden kaynaklı değil midir? Öyle ki gençliğimiz dünyaya niçin geldi, neden var, nereye gidiyor sorularından tamamen habersiz bir hâlde yaşıyor. Sorumluluk sahibi bir fert olduğunun dahi farkında değil. Dertsiz, tasasız, hedefsiz, gayesiz bir şekilde başıboş dolaşıyor. Pusulasız bir gemi gibi yol alıyor. Fikir çilesinin ne olduğunu bile bilmiyor

Bir dönem insanlar gaflet içinde İZM’lerin pençesinde kıvranırken Üstad Necip Fazıl Kısakürekızdırap içinde dikkatleri çekebilmek adına şöyle sesleniyordu: 

 

Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak,

Haykırsam kollarımı makas gibi açarak... 

 

Asıl tehlike! 

Az değil 16 senedir sağlam kadroların ve inançlı insanların idaresi altındaki bir ülkede en başarısız olan alan eğitim noktası oldu.

Böyle mi olmalıydı?

Yol, köprü, sağlık alanı, silah sanayii vs. her alanda ülkeye çağ atlatan kadroların eğitim noktasında bir arpa boyu yol alamamasının nedeni neydi?

Bu muammayı çözmedikçe, gelecek, ülke açısından karanlıktır ve felakettir.

Zira diğer alanlarda ilerlemek bu milletin düşmanlarının çok da karşı oldukları bir husus değildir. Onların istedikleri; Türk halkı, Türk gençliği köklerine ve değerlerine dönmesin, o değerlerle yeniden haşır neşir olmasın, tarihini ve ecdadını sevmesin!

Dikkat ediniz bu ülkede muhalefet bir köpeğe yapılan eziyete karşı görülmemiş bir tepki ortaya koyarken o insanı vahşileştiren, anasını babasını gözünü kırpmadan bıçaklayan, kızları taciz eden, her tür ahlaksızlığa ve caniliğe götüren yollara çözüm bulduğunuzda ise nasırlarına basmış gibi bağırıyorlar. Onlar camilerde içki içen Gezici gençliğe şapka çıkarıyorlar.

Diğer taraftan Din-i İslam’ı bozan ve Ehl-i sünnet akidesine karşı olan her yıkıcı ve bölücü düşünceye TV’lerde kapılar sonuna kadar açık. 28 Şubat’tan bugünlere dinimizi yıkan ilahiyatçılar TV’lerde ahkam kesiyorlar. İşte bu itikat bozukluğu son 16 yılda gençliğimizi daha yoğun bir biçimde FETÖ örgütünün pençesine düşürmedi mi? Hükûmet üzerinde etkili Hayreddin Karaman Bey dâhil olmak üzere nice İlahiyatçıların Abant Toplantıları'nda FETÖ örgütünün (o zaman için Muhterem Hocaefendi'nin) yoluna çağırmalarını nasıl anlamlandıracağız? Bunun sonucunda aileler düğün alayına gönderir gibi oğullarını kızlarını örgüte teslim ettiler.

Bugün bu örgütün karanlık lideri, “Pişman oldum. Ben böyle bir darbe teşebbüsüne girişmemeliydim. Hırsımın kurbanı oldum, özür diliyorum” dese, büyük oranda ilahiyatçıların koro hâlinde yanına koşacaklarından emin olunuz!

Zira hâlâ bu FETÖ örgütünü darbe hariç tel’in etmiyorlar. Dinde yol açtığı ağır tahribatı anlamıyorlar. Peygamber efendimizi yok saymasını önemsemiyorlar! Zira hepsi Kur’ân İslamı’ndan bahsediyorlar. Onların defterinde peygamber efendimiz haberci olmaktan öteye geçemedi. Asıl tehlike bu değil mi? 

Eğitim gecikmez! 

Haydi artık daha fazla suçlu aramayalım. Vesayet altında bir ülkede sistem köşebaşlarına adamlarını öyle yerleştiriyor ki  sen doğru yolda yürüdüğünü zannediyorsun. Bir zaman geçtikten sonra tam aksi istikamette yol aldığını ve hiç arzu etmediğin bir menzile vardığını görüyorsun. Şoke oluyorsun, kahroluyorsun!

Yeniden bir mücadelenin içerisine girsen de girdiğin her sokağın çok geçmeden yine çıkmaz sokak olduğunu anlıyorsun. Zira her köşebaşını ele geçirmişler ve gençliği sürü hâlinde yönlendirmenin yolunu iyi keşfetmişler. Bunun en sağlam ve kestirme yolu eğitimdi.

Tanzimat’tan beri hep bu yolu kullanmışlardı. Bin yıldır İslam’ın hamisi olan bir milletin aydınlarını bir asır içerisinde teknolojinin parlak ışıklarına baktırıp gözlerini kamaştırarak, inançsızlık batağına sürüklemeyi başarmışlardı. Sonunda o aydınlarla koskoca Osmanlı imparatorluğunu tarihe gömdüler.

Ancak milletin kahir ekseriyeti dinine, imanına, mezhebine tam bağlı olarak mücadelesini yılmadan sürdürdü. Verdikleri inançsızlık eğitimine baş eğmedi. Her ayağa kalkışında kahredici darbelerle ezildi. Buna rağmen milletin yılmadığını görüp daha da çıldırdılar. Bin yıl sürecek darbelerle dahi tehdit ettiler.

Belki bütün bu ezici darbeler milleti yıldırmadı ise de millet, 1985’te başlayan ve bu kez gençliğini topyekûn mahva götüren yeni bir eğitim kumpasının felaketini sezemedi. 1985’ten itibaren FETÖ okulları açılmaya başlamıştı. Anaokulundan üniversiteye kadar bir şekilde mutlaka irtibat kurdukları her genci pençesine düşürüyorlardı. Pençelerine alamadıkları İmam Hatipleri Liseleri’ni de 28 Şubat sürecinde kapattırmak suretiyle oraya gidenleri de kendi sokaklarına çevirmişlerdi.

Daha sonra 28 Şubat darbecileri ile güya mücadele eder görünerek bütün bir milletin gönlünü de fethedeceklerdi. İnsanlar iki üç yıl geçtiğinde bunun da bir proje olduğunu anlasa da artık tiyatro seyreder gibi izlemekten başka yapabileceği bir şey olmadığını görmüştü. Zira darbe tamamlanmış bulunuyordu. Osmanlıda aydınlar bozulmuştu. Bu defa Cumhuriyet döneminin ikinci yarım asrında ise başka bir yıkım tamamlanmıştı. “Dinler Arası Diyalog” sokağında Anadolu’nun tertemiz inançlı gençliğine, âlemlere rahmet olan peygamberini bir kenara bıraktırmayı ve temiz inançlarını bozmayı başarmışlardı.

15 Temmuzla başlayan süreçte Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, Devlet Bahçeli Bey’in büyük desteği ve hileleri sezen milletin kahir ekseriyeti ile bu büyük oyunu bozdular. Cumhuriyet tarihinde yeni bir dönemin başkanlık sisteminin yolunu açtılar. Bir anlamda vesayet zincirlerini kırdılar, bürokrasi engellerini aştılar. Şu saatten sonra hiç kimsenin mazeret üretme lüksü yoktur. Artık:

Duble yollar açmak gecikebilir,

Temele taş koymak gecikebilir,

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir,

Eğitim gecikmez tez düzelmeli.

Cumhurbaşkanımızın “hain yetiştiren sistem” diyerek şikâyette bulunduğu bu müfredat acilen düzeltilmelidir. Tarih edebiyat ve dinî konular milletin değerlerine uygun hâle getirilmelidir. Tarih dersi ilkokuldan lise sona kadar her sınıfta mutlaka okutulmalıdır. 

 

Bir akçecik ziyan etsen ki başlarsın vaveylaya

Zerre kadar üzülmezsin giderse din yağmaya 

 

Bu defa gerekli dersler çıkarılmazsa uyku ölümdür uyanılmaz. 

 

TEFEKKÜR 

Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana,

Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf olmaz...

Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil

15.07.2018 Türkiye Gazetesi

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/603204.aspx

Makaleyi paylaş

Submit to FacebookSubmit to Google PlusSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn

otag1 otag2 Kayı 11 Kapak  otag iii