On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devletinde batı tarzı idâre ve fikirlerin gelişip yayılması için çalışanlara verilen isim.

“Yeni Osmanlılar” ve “Genç Türkler” de denilen bu grup mensupları, Avrupalıların verdikleri Fransızca “Jeunes Turcs” adıyla meşhur olmuşlardır. Bu tâbir umûmî olarak o yıllarda Avrupa’da politika, fikir ve edebiyâtta aşırılık taraftârı gençlere (Jeunes France/Genç Fransızlar gibi) veriliyordu. Yeni Osmanlılar için ise, ilk defâ Mustafa Fâzıl Paşanın yayınladığı bir mektupta Yeni Osmanlılar karşılığı olarak kullanılmıştır. Daha sonraları Namık Kemâl ve Ali Süâvî tarafından da benimsenerek, Türkçeye yerleştirilen bu tâbir, uzun müddet Osmanlı topraklarında yetişen devlet idâresine karşı gelen ve yabancılar tarafından yönlendirilen ihtilâlcilerin tamâmının ortak adı olmuştur.

Yeni Osmanlılar Cemiyeti, 1789 Fransız İhtilâlinden sonra Avrupa’da süren 1830 ve 1848 ihtilâllerine ve bunların netîcesinde ortaya çıkan fikir hareketlerine heveslenenler tarafından 1865’te gizli bir teşkilât olarak İstanbul’da kuruldu. Yine bu târihte Mısır Hidivi Kavalalı İsmâil Paşa, verâset usûlünü değiştirerek kardeşi Mustafa Fâzıl Paşayı bütün haklarından mahrum etti. İkbâl küskünü olan bu paşa, Abdülazîz Han'a ve üst kademe devlet ricâline karşı düşman kesildi. İntikam için Jön Türklerin arasına katıldı ve başlarına geçerek onları bilhassa maddî yönden büyük çapta destekledi.

Mustafa Fâzıl Paşa'nın Abdülazîz Han'a hitâben Pâris’te yazdığı ve küstahça ifâdelerin yer aldığı mektup, 1867’de Türkçeye tercüme edilerek Tasvîr-i Efkâr Gazetesi’nde yayınlandı ve Osmanlı ülkesinde binlerce adet bastırılıp dağıtıldı. Mektup, Meşrûtiyet fikirleri ve meşrûtiyetin îlânı arzusu bahânesiyle Osmanlı Devletine ve bâzı devlet ricâline karşı ağır ifâdeler ihtivâ ediyordu. Bu mektubun akabinde Mustafa Fâzıl Paşa tarafından Paris’e çağrılan Jön Türkler, onun maddî desteğiyle Avrupa’da geniş bir yayın faaliyetine giriştiler. Bu yayınların biri sönüp diğeri açılıyor ve sayıları çoğalıyordu. Jön Türkler bu yayınlarından mükemmel bir fikir sisteminin ifâdesi ve îzâhından ziyâde, belli başlı birkaç nokta üzerinde durdular ve hep aynı şeyleri tekrarladılar. Nâmık Kemâl, Ali Süâvî ve Ziyâ Paşa gibi meşhur isimlerin kalemleri ile dile getirdikleri fikirleri, “Osmanlı Devletine meşrûtiyet idâresinin getirilmesi ve bütün azınlıklara Avrupâî tarzda hak, hürriyet verilmesi” şeklinde özetlenebilir. Bunların sağlanması için aralarında birlik kuramadılar. Çoğu ihtilâl ve kanlı mücâdele istedi, bir kısmı da fikrî mücâdele taraftârı gözüktü. Abdülazîz Hanın Fransa ve İngiltere ziyâretleri esnâsında Pâdişâhtan af diledikten sonra kendisine nâzırlık verilen Mustafa Fâzıl Paşa, maksadına kavuşup aralarından ayrıldı. Pâdişâhın bu ziyâretinden sonra Osmanlı Devleti ile dost geçinmek mecbûriyetini hisseden Fransa ve İngiliz hükûmetleri, Jön Türklere îtibâr etmez oldular. Hiçbir devletten destek göremeyen Jön Türkler, bir müddet çeşitli Avrupa şehirlerinde dolaştılar. Bir kısmı İstanbul’a dönüp Pâdişâhtan özür dileyerek devlet kademelerinde görev aldılar. Bâzıları da yayıncılık faaliyetlerine devâm ettiler. Birinci Meşrûtiyetin îlânı ile canlanan Jön Türkler (Yeni Osmanlılar Cemiyeti), zararlı faaliyetleri görülünce İkinci Abdülhamîd Han tarafından kapatılarak ortadan kayboldu. Böylece Jön Türklerin birinci devre faaliyeti sona erdi.

Bundan sonra yurt içinde ve dışında kurdukları birçok dernek ve yayınladıkları sayıları yüze varan dergi ve gazete ile İkinci Abdülhamîd Hanın şahsında Devlete karşı kesif bir propagandaya girişen Jön Türkler, sıkı bir işbirliği içinde oldukları Fransız ve İngiliz hükûmet çevrelerinden destek gördüler. Nitekim 4 Şubat 1902’de Paris’te toplanan Birinci Jön Türk Kongresi Fransız Senatosu üyesi Lafeuvre Contalis’in evinde yapıldı. Bu kongreye Osmanlı Devletinin hâkim olduğu hemen her bölgeden çağrılan delegeler katıldı. Bunlar arasında bulunan her din ve milliyetten insanın ortak vasfı, Osmanlı Devletine karşı olmaktan ibâretti. Bunun dışında aralarında hiçbir bağ ve fikrî birlik bulunmayan bu insanlar, aralarındaki sen-ben çekişmesi sebebiyle kongreyi başarısız bir şekilde sona erdirdiler. Delegeler, Osmanlı Devletinin yıkılması hâriç, başka hiçbir noktada birlik olamadılar.

27-29 Aralık 1907’de yine Paris’te toplanan İkinci Jön Türk Kongresine; İttihat ve Terakki, Prens Sebahattin’in Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet cemiyetleri yanında, Ermeni Taşnaksütyun Komitesi de katıldı. Kendi aralarında birlik olmamasından yakınılan bu kongrede; Osmanlı Devleti aleyhine en ağır ilhamlar yapıldıktan sonra, İran Mebusan Meclisine dostluk telgrafı çekilmesine, Makedonya’daki Rum, Bulgar vs. çetelerinin devlete karşı olan isyânlarının desteklenmesine, diğer gizli cemiyetlerin birleştirilerek ihtilâlci yayınlar yapılmasına karar verildi.

Jön Türklerin uzun yıllar devâm eden faaliyetlerinde ön plânda meşrûtiyet ve hürriyet fikirleri görünüyorsa da her grup ve şahsın ayrı ayrı maksatları vardı. Azınlıklar istiklâl, hiç değilse muhtâriyet kapmak, şahıslar ise şahsî hırs ve arzularını tatmin etmek peşindeydiler. Osmanlı Devletini parçalamak ve yıkmak isteyenler tarafından methedilen Jön Türklerin faaliyetleri ise devletin yıkılışını hızlandıran belli başlı sebeplerden olmuştur. Batı dünyâsı karşısındaki tavırlarının taklitten öteye geçememesi, devlet kademelerinde yer almak, meşhur olmak, hattâ Mithad Paşada olduğu gibi, kendi âilelerini hânedan âilesi yapmak için azınlıklarla, eşkiyâlarla, Rum-Ermeni çeteleri ve Avrupa devletleriyle işbirliği yapmaktan çekinmemeleri bu faaliyetlerin en acı tarafı olmuştur. Netîce olarak Osmanlı topraklarındaki sulh ve sükûnu, dört bir yandan patlak veren ihtilaller, isyanlar, hükûmet darbeleri ve savaşlarla yok etmişler, çıkarılan idâresizlik, kargaşa ve savaşlar ortamı içinde milletin felâketini hazırlamışlardır. Birinci Dünyâ Savaşı Jön Türk faaliyetinin Türkiye’de sonu olmuş, daha önce yaptıkları gibi, yine yurt dışına kaçmışlardır.

Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 10

Makaleyi paylaş

Submit to FacebookSubmit to Google PlusSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn

otag1 otag2 Kayı 11 Kapak  otag iii